Merhaba Arkadaşlar,
FLTA -özellikle İngilizce öğretmenliği - ve İngiliz dili edebiyatı bölümünden mezunların ya da son sınıfta hala okumakta olan arkadaşların kesinlikle başvurması gereken bir programdır. Bu programa 2009 Ekim'de başvurdum. Uzun bir başvuru süreci ardından mülakata çağrılmaya hak kazandım. Yaklaşık 25 dakikalık mülakatı da atlayarak Amerika'a serüvenim için ilk adımımı attım. Şu an yerleşeceğim üniversiteyi bekliyorum. Peki nasıl bir program bu?
Seçilen adaylar yerleşecekleri üniversitelerde dil asistanlığı yapacaklar ve Türkçe öğretecekler. Aynı zaman da her iki dönem kendi alanları ile ilgili master dersleri alacaklar. İngilizce öğretmenliğinde okuyan arkadaşlar bu konuda büyük bir avantaja sahiptirler çünkü eğitimleri boyunca dil öğretimi üzerine yetiştirilmişlerdir. Her ne kadar İngilizce ve Türkçe birbirinden farklı olsa da dil öğretimi evrenseldir. Tüm insanlar doğdukları andan itibaren ana dillerini öğrenirken aynı süreçlerden geçerler. Bu yüzden dünyanın her yerinde bebeklerin ilk çıkardığı tesadüfi sözcük "ba-ba"dır. Emme işlemini yapan bebeklerin ilk geliştirdikleri konuşma organı dudaktır. Bu yüzden dudak sesi olan "b"yi çok rahat çıkarılar. "B" ve açık ses olan "Aaaaa" ile birleşince "baaa" derler. Bu sesleri de tesadüf eseri ard arda "baaa-baaa" diyerek söylerlerse, işte "ilk baba dedi!" diye havalara uçar tüm babalar :) Bu yüzden anlayacağınız gibi öğretmenlik eğitimi almış kişiler Türkçe'yi de yabancılara öğretebileceklerdir. Bu konuyu sakın dert etmeyin.
Başvuru Süreci
Bu süreç tüm başvuranlar için korkutucudur çünkü iyi bir başvuru için büyük bir çaba harcamalısınız. İki tane uzun (en az 2 sayfa), üç tane kısa ( 1 sayfa) deneme (essay) yazacaksınız. Bu denemeleri yazarken en fazla dikkat etmeniz gereken şey özgün olmanızdır. Sizi diğer adaylar ayırcak bir hayat gayeniz olmalıdır. Komisyonu bu şekilde etkileyebilirsiniz. Size üç dört sayfalık kendinizi öve öve bitiremediğiniz bir yazı yazın demiyorum. Önemli olan kendinizde var olanı yazıya en iyi şekilde iyi bir İngilizce ile dökmektir. İlk denemeniz "the Objective Essay"dir. Bu bölümde kendinizi ve özelliklerinizi çok iyi anlatmalısınız çünkü sizi yanına asistan olarak seçecek kişi sizi iyi tanımalıdır. Kariyer planınızdan tutun hayallerinize kadar herşeyi iyi organize edilmiş paragraflar halinde sunmalısınız.
1) Becerileriniz, özellikleriniz hedefleriniz. Bu özellikleriniz FLTA programı için neden uygundur?
2) İlk izlenim çok önemlidir o yüzden karakteriniz hakkında da ip uçları vermelisiniz.
3) Asistanlığın esnasında kampuste almak istediğin rolleri, bir asistan olarak profesörlerine nasıl yardımcı olabileceğini anlatmalısın.
Öncelikle iyi bir giriş paragrafı yazmalısın. Bir alıntı sözle de başlayabilirsin. Bu söz ile hayat gayeni ve kariyer planını bağlayabilirsin.
“There are painters who transform the sun to a yellow spot, but there are others who with the help of their art and intelligence, transform a yellow spot into the sun.” This I will like to say has always been a credo of mine which underlies the fact that how important it is to combine knowledge and talent together for teaching . . "
Neden Fulbright FLTA'e başvurduğunu anlatmalısın. Gerçekten bu programa uygun biri misin?
Özelliklerinden, başarılarından, hayatına yön veren olaylardan bahsetmelisin. Kariyer planını kendinden emin bir şekilde ifade etmelisin. Hayatına ve kariyerine yön vermiş olan her türlü deneyimden essaylerinde bahsedebilirsin. Unutma seni okuduklarında akıllarında kalmalısın! Programın amacı ile ilgili bilgilere
http://www.fulbright.org.tr/ den ulaşabilirsin. Programı iyi tanı ve ona göre yaz! Kendini öveceksen bunu destekleyecek deneyimlerin ve kanıtların olmalı. Mesela Amerikalılar gönüllü kurluşlarda çalışmaya çok önem verirler. (NGO) Amerika'da çok değişik bir sistem vardır. Türkiye gibi devlet, sosyal bir anlayış izlemez. Bu yüzden gönüllü kuruluşlar Türkiyedekilerden çok ama çok fazla etkindir. Gönüllülük Amerikalıların hayat tarzıdır. Çalışmış olduğun tüm gönüllü kuruluşlardan bahset ve sertifakalrını muhakkak başvuru zarfına ekle. Çalıştığın kurumlarla ilgili bir kaç fotonu da PDF başvurusuna ekleyebilirsin. Öğretmenler eğer ne kadar yaratıcı olduklarını söylemek istiyorlarsa kendi ders planlarını eklemelilerdir. Bunların hepsini ben yaptım ve seçildim. Ayrıca daha sonra başvuran arkadaşlarıma da bu ayrıntıları önerdim ve onlar da bu bursu kazandılar. Demek ki işe yarıyabiliyor :)
İkinci uzun denemeniz "Personal Statemen Essay" olacaktır. Şimdi burada farkına varmanız gereken şey Objectives Essay ile Personal Statement'ın çok benzemesidir. Fakat Objectives'de yazdığınız şeyleri Personal Statement'da asla tekrarlamamalısınız! Bu bölümü yazmadan önce uzunca bir düşünce dönemine girmelisiniz. Doğduğunuz andan itibaren hayatınızda neler yaşadığınıza bir göz atın. Hayat hikayenizde farklı olan şey neydi? Yaşadığınız ortam, şehir; içinde bulunduğunuz topluluk, kültür ve ırk size ne kattı? Eğer Türkiye'de yaşayan farklı kökenli bir etnik yapıya sahip aileden geliyorsanız bundan bahsetmenizi tavsiye ederim. Çok kültürlü bir ortamda yaşamak size neler kattı? Farklılıklar ve hoş görü hayatınızda nasıl yer edinmiştir? Yeni bir ortama uyum sağlayabilecek misiniz? Peki yeni bir ortama uyum sağlamanıza yardımcı olacak özellikleriniz ve deneyimleriniz nelerdir? Lütfen yazdığınız herşeyi destekleyin. Yazmadan önce anne ve babanıza geçmişleri ile ilgili sorular sorabilirsiniz. Belki onların yaşadığı herhangi bir şey şu an burada bu programa başvurmanıza sebep olmuştur. Kişilik özellikerinizle ilgili ipuçlarına çevrenizde bulunan arkadaşlarınızdan, aile bireylerinizden ve öğretmenlerinizden ulaşabilirsiniz. Her ne kadar kendimizi çok iyi bildiğimizi düşünsek de başka bir gözden dönüt olmak bize kendimizi anlamamız konusunda daha fazla yardımcı olacaktır. Sizi asistan olarak seçecek kişi bu yazılarınızı dikkate alacaktır. Mümkün olduğu kadar kendinizden açık ve anlaşılır bir şekilde bahsedin. Zaten bu başvuru formunu bir oturuşta yazmıyorsunuz. Taslak hazırlayıp onları geliştirirsiniz ve en son halini sisteme yüklersiniz. Başvurunun son gününe kadar yazdıklarınızı çıkarıp ekleyebilirsiniz. Yazdıklarınızı yüklemeden önce çevrenizdekilere okutun ki size yararlı dönütler versinler. İngilizce hatalarınız olmaması için hocalarınıza denemelerinizi okuması için rica edin. Sakın ama sakın başka bir yerden yazı alıp yapıştırmayın!!!! Özgün olmak şarttır! Bu uzun iki denemeniz çok önemlidir. Söylediklerim umarım size yardımcı olacaktır. Başvurular her yıl Eylül ayında başlıyor. Fulbright Türkiye sitesini sık sık kontrol edin ki kaçırmayın ;)
Tüm başvuracaklara başarılar dilerim.
11 Şubat 2010 Perşembe
9 Şubat 2010 Salı
Sözlük Kullanma ve TURENG
Merhaba Arkadaşlar,
Sözlük dil öğrenenlerin eli ayağı gibidir. Bu yüzden elimizden düşürmememiz gerek bir araçtır. Size online olarak birkaç tane sözlük önermek istiyorum. Benim de bilgisayarımda devamlı açık tuttuğum bir online sözlük var: Tureng. Tureng kesinlikle harika bir sözlüktür! Bu sözlük İngilizce öğrenen Türkler için tasarlanmıştır. İçerisinde deyimlerin bile karşılıklarını bulabilirsiniz. Biliyorsunuz ki sözlükten baktığımız bir anlam bizim kullanmak istediğimiz anlamı her zaman vermeyebilir. O yüzden bu sözlüğün yanında Cambridge Dictionary yi de kullanmanızı öneririm. Aradığınız kelimenin cümle içinde kullanılışına dikkat edin. Son olarak da kurduğunu cümleyi ya da sözcük öbeklerini google da aratın. Sizin cümlenize benzer ne kadar sonuç çıkmış görün.
Mesela,
"Aklında ne var?" Bu cümleyi İngilizce'ye çevirdiğinizde ya "What is in your mind?" ya da "What is on your mind?" dersiniz. Peki hangi preposition doğrudur? "In" mi yoksa "on" mu? Cümleyi şimdi google yazın ver aratın. Çıkan sonucun çokluğu size İngilizce'deki doğru kullanımını büyük olasılıkla verecektir. İngilizcede bir şeyin sözlük anlamı size onu her yerde kullanabilirsiniz hakkını malasef vermiyor. Özellikle de "preposition" kullanımı Türklerin çok zorlandığı bir konudur. Bu yüzden " google it" yapacaksınız ve bol bol İngilizce okuyacaksınız ;)
http://www.tureng.com/
http://dictionary.cambridge.org/
Sözlük dil öğrenenlerin eli ayağı gibidir. Bu yüzden elimizden düşürmememiz gerek bir araçtır. Size online olarak birkaç tane sözlük önermek istiyorum. Benim de bilgisayarımda devamlı açık tuttuğum bir online sözlük var: Tureng. Tureng kesinlikle harika bir sözlüktür! Bu sözlük İngilizce öğrenen Türkler için tasarlanmıştır. İçerisinde deyimlerin bile karşılıklarını bulabilirsiniz. Biliyorsunuz ki sözlükten baktığımız bir anlam bizim kullanmak istediğimiz anlamı her zaman vermeyebilir. O yüzden bu sözlüğün yanında Cambridge Dictionary yi de kullanmanızı öneririm. Aradığınız kelimenin cümle içinde kullanılışına dikkat edin. Son olarak da kurduğunu cümleyi ya da sözcük öbeklerini google da aratın. Sizin cümlenize benzer ne kadar sonuç çıkmış görün.
Mesela,
"Aklında ne var?" Bu cümleyi İngilizce'ye çevirdiğinizde ya "What is in your mind?" ya da "What is on your mind?" dersiniz. Peki hangi preposition doğrudur? "In" mi yoksa "on" mu? Cümleyi şimdi google yazın ver aratın. Çıkan sonucun çokluğu size İngilizce'deki doğru kullanımını büyük olasılıkla verecektir. İngilizcede bir şeyin sözlük anlamı size onu her yerde kullanabilirsiniz hakkını malasef vermiyor. Özellikle de "preposition" kullanımı Türklerin çok zorlandığı bir konudur. Bu yüzden " google it" yapacaksınız ve bol bol İngilizce okuyacaksınız ;)
http://www.tureng.com/
http://dictionary.cambridge.org/
a, an, the
İngilizce'de article çok önemlidir. Türkçe'deki gibi article getirmeden bir kelimeden bahsedemezsiniz. Örneğin Türkçe'de "Elma severim." dediğinizde gayet anlaşılırsınız fakat İngilizce'de "I like apple." diyemezsiniz. Apple (elma) İngilizce'de sayılabilir bir sözcüktür. Bu yüzden önüne bir belirteç gelmelidir.
"A"
Şimdi şu kelimelere bakın:
book, pen, pencil, computer, car
Bu kelimeler özel olmayan isimlerdir. Hepsinin bir ortak özelliği daha var o da hepsinin sessiz harf ile başlamasıdır.
This is a book.
This is a car.
Bu sözcüklerin önüne "a" article gelir.
"a" ayrıca herhangi bir anlamındadır.
Örneğin:
There is a girl in the car.
Arabada bir kız var ve bu bizim bildiğimiz biri değildir. Bu kişi yabancı bir kişidir.
"AN"
apple, eraser, egg, english teacher, engineer
Bu sözcükler de sesli harf ile başlamaktadırlar. Bu yüzden bunların başına da "an" getirmeliyiz. "a-an" aynı göreve sahiplerdir. Tek fark: Sesli harf ile başlayanların başına "an", sessiz ile başlayanların başına "an" gelir.
I am an English teacher. ( Ben İngilizce öğretmeniyim. Türkçe'de ben bir İngilizce öğretmenyim demeye gerek duymayız ama İngilizce'de sözcükler a, an, the almalı ya da çoğul olmalı. Cümle içinde "There is apple" asla diyemezsiniz. Ancak eğer sözcük sayılamayan bir sözcük ise article sız kullanabiliriz. "There is meat in the fridge" Dolapta et var.
There is an apple on the table. Can I eat it? ( Burada orda bir tane elma var. Kime ait olduğunu bilmiyorum. Onu yiyeyebilir miyim?)
I need an egg. ( Burada sayı anlamındadır. Bir yumurtaya ihtiyacım var.)
Not!!!!!! A-AN sayılabilir sözcüklerle kullanılır. İngilizce'de mesela su (water) sayılamaz. Bu sözcüğün önüne "a" getirmezsiniz!!!!!
THE ( Belirli, daha önce bahsettiğimiz hem sayılabilir hem sayılamaz sözcükler önüne gelir)
"The" bir belirteçtir. "The" bildiğimiz ve tanımladığımız tüm özel olamayan sözcüklerin başına gelir. Türkçe'de the" belirteçi kullanılmaz bu yüzden Türkler bu kuralı anlamakta ve içleştirmede biraz zorlanır.
There is the girl. ( Buradaki anlam: Kız orada. Bu kızı daha önceden biliyoruz ya da daha önce bahsetmiştik. İşte kız orda anlamındadır.)
The baby is crying. ( Düşünün ki otobüstesiniz ve bir bebek ağlıyor. Arkadaşınız yanınızda ve ikinizde görüyorsunuz bebeği. O yüzden bahsettiğiniz bebek belirli bir bebektir. The baby dersiniz.
The girl who I saw yesterday wants to meet me.
"Dün gördüğüm kız benimle tanışmak istiyor." Burada who I saw ileri bir konudur ama bu örneği verme sebebim onun belirli bir kız olduğunu göstermek içindir.
The boy is looking at me. ( Çocuk bana bakıyor.)
A boy is looking at me . ( Bir tane hiç tanımadığım çocuk bana bakıyor.)
There is a girl and boy .
The girl is Spanish and the boy is German.
Önce o iki kişiden bahsettik. İkinci cümlede artık onları biliyoruz. İşte bu durumlarda ikinci ve daha sonraki gelen cümlelerde o sözcüklerden bahsederken "the" kullanırız.
There is an apple on the table. ( orda bir elma var masada.) The apple is green and big.( artık o elma belirli oldu ve ondan bahsederken "the" koyduk. Masadaki elma yeşil ve büyük)
Örnekler:
The meaning of the sentence. ( Cümlenin anlamı)
The person you have called cannot be reached at this moment. ( Aradığınız kişiye şuan da ulaşılamıyor.)
Give me the book. ( Kitabı bana ver. Karşınızdaki kişi ve siz aynı kitaptan bahsediyorsunuz.)
*Dünyada tek olan , herkesin bildiği kelimeler önüne gelir. Hatırlarsanız Türkçe'de coğrafi bir terim olarak bahsediyorsak dünya, ay , güneş gibi kelimeler büyük harfle yazılır. Bu da bununla az çok bağlantılıdır.
The word: dünya, the earth, the sun
The North Pole (Kuzey kutpu) , the equator ( ekvator)
Nehir, Okyanus ve Kanalların başına THE gelir.
The Nile River, The Pacific, The English Channel, The Kızılırmak River.
Attention!
1) Genel isimlerin başına THE gelmez.
People are very selfish. ( İnsanlar çok bencildir.)
Babies usually cry. ( Bebekler genellikle ağlar )
2) Sporların başına THE gelmez.
I love tennis, football, baseball.
3) Dil isimlerinin başına THE gelmez
I speak English.
Turkish is a very rich language.
4) Ülkelerin ve şehirlerin önüne THE gelmez
Turkey is a great country.
I live in Adana.
FAKAT The USA, The UK, The Netherlands gibi kısaltma halinde yazılmış ülke isimleri ya da bazı istisnaların başına THE gelir.
The asla özel insan isimlerinin önüne gelmez
FAKAT: Bazen cümlede vurgu yapmak isterken özel insan ismi önüne THE getirebiliriz.
You met THE Britney Spears. ( Kişi ünlü biri ve onudan bahsederken isme daha da güçlülük katılmak istenmiş. BRITNEY SPEARS ile mi tanıştın. Yani o ünlü yıldız Britney anlamındadır.)
AYRINTILAR
"University" sözcüğüne bir bakın. İlk bakışta bu sözcük "a" mi "an" mi alır?
Peki şimdi bu kelimeyi telafuz edin.
University ( yoonu'versitii)
Eğer telafuz ediliş şekli sessiz harf ile başlıyorsa bu kelimenin başına "A" gelir.
*****hour******
Peki bu nasıl okunur? Cevap: Aw(u)r.
Bunun da okunuşu sesli bir harfle başlıyor. Bu yüzden "AN hour" olur.
Etiketler:
a,
an,
articles,
english articles,
ingilizce öğrenmek,
the
Türklerin İngilizce Öğrenmesi
İnternette İngilizce öğretme ile ilgili çok çeşitli siteler vardır. Fakat bu siteler İngilizce öğrenenleri ana dillerine göre genellemezler. İngilizce german bir dildir bu yüzden cümle yapısı ve dilbilgisi Türkçe'ninkinden tamamen farklıdır. Dil öğretirken bu tür farklılıklara dikkat etmek gerekir. Ben de dil öğrenirken bu farklılıkları anlamakta zorlanmış olduğum zamanları hatırlıyorum. Bu yüzden bu farklılıklara önem vererek İngilizce'yi size daha anlaşılır bir şekilde sunmak istiyorum
Etiketler:
ingilizce,
ingilizce öğrenmek,
learning english,
teaching english
Teaching English to Turkish Speakers
There is a variety of web sites on "Teaching English" or "Learning English" but those web sites do not generalize learners according to their native languages. English is a West Germanic language. It means that English language is very different from Turkish in many aspects. The biggest difference is the grammar.The vowel harmony and extensive agglutination in Turkish are some of the distinctive characteristics of Turkish language.In this blog, I will focus on those differences and try to help both English and Turkish learners.
Tugce Yildirim
Foreign Language Teaching Assitant, 2010
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)